Depremin ruh sağlığı üzerindeki etkileri hakkında açıklama yapan Dr. Öğretim Üyesi Öztürk, “Bir gerçek olarak kabul ettiğimiz depremle bir kez daha karşı karşıya kaldık. Güven duygumuzu ani bir şekilde zedeleyen doğal afetlerle karşılaştığımızda korkmamız, hatta dehşete düşmemiz son derece doğaldır. “Bu tür ciddi travmatik olaylar, ruh sağlığımız üzerinde derin bir etkiye sahip olma gücüne sahiptir.” Travmatik bir olaydan sonra çeşitli duygusal, fiziksel, davranışsal ve zihinsel tepkilerin travmaya maruz kalan hemen hemen tüm insanlarda görülmesinin normal olduğunu belirten Dr. Öğretim Üyesi Öztürk, bu nedenle travmaya bağlı tepkilerin “olağanüstü durumlara verilen alışılmış tepkiler” olarak tanımlandığını kaydetti.
Ruhun tramvaylarında ne olur
Öğr. Üyesi Öztürk, ruhsal travma sonrası erken dönemde birçok kişide “akut stres reaksiyonu” adı verilen bir dizi duygusal, davranışsal ve fiziksel semptomun ortaya çıkabileceğine ve genellikle bir ay içinde kaybolduğuna dikkat çekti.
“Bazı insanlar, çok daha şiddetli semptomlarla karakterize edilen sözde ‘Akut Stres Bozukluğu’ yaşayabilir. Bu kişilerde semptomlar aylarca hatta yıllarca süren ‘Travma Sonrası Stres Bozukluğu’na ilerleyebilir. Öğretim Üyesi Öztürk, yaşanabilecek duygusal, bedensel/fiziksel durum, davranış ve sosyal durumları şöyle özetledi:
Endişe, huzursuzluk, gerginlik, öfke, üzüntü, duygusal donukluk, suçluluk, umutsuzluk, yalnız hissetme gibi duygusal tepkiler. Bilişsel ise sürekli olarak travmatik olay hakkında düşünme, konsantre olmada güçlük, dikkat dağınıklığı, unutkanlık, kafa karışıklığı ve karar vermede güçlük gibi belirtilerdir. Ürkme, çarpıntı, uykuya dalmada güçlük, rahatsız edici rüyalar, iştahta değişiklik, artan aktivite veya tam tersi gibi vücut/fizyolojik reaksiyonlar. Davranışsal ve sosyal tepkiler Ağlama atakları, insanlardan kaçınma, sık sık kavga etme, sürekli olanları anlatmak isteme, anıları canlandıran yerlerden veya etkinliklerden kaçınma, alkol/sigara kullanımının artması gibi davranışsal ve sosyal tepkiler.
Daha iyi hissetmek için yapılması gerekenler
Dr. Öğretim Üyesi Öztürk, bu gibi durumlarda daha iyi hissetmek için neler yapabileceğini şöyle sıraladı:
“Sosyal desteğin ruhsal travmaları iyileştirici etkisi var. Bu nedenle duygu ve düşüncelerinizi yakınlarınızla paylaşmaktan çekinmeyin. Üzüntünüzü veya duygularınızı bastırmaya çalışmayın. Arkadaşlarınız, aileniz, komşularınız ve depremden etkilenen diğer kişilerle olumlu, destekleyici ilişkiler ve iletişim kurun. Depremden etkilenen diğer insanlara yardım etmek ve fırsatları paylaşmak, düşünme yetkinliğinizi artıracak ve kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacaktır. Gün boyunca deprem görüntülerine ve videolarına aşırı maruz kalmak ve yıkım görüntülerine tekrar tekrar bakmak zihinsel etkinizi artıracaktır. Bu dönemde güvenilir kaynaklardan yeterli bilgi almak ruh sağlığı açısından daha uygundur. Bu dönemde uykusuzluk ya da diğer stres belirtilerini baskılamak ve hafifletmek için psikiyatrist önermediği sürece alkol ya da psikiyatrik ilaçlardan uzak durulmalıdır. Sağlığına dikkat et. Alkol ve sigara gibi olumsuz başa çıkma yöntemlerini kullanmayın. Sizi rahatlatan aktivitelere (yürümek, kitap okumak, sohbet etmek, konuşmak, ibadet etmek, doğada olmak vb.) vakit ayırmaya çalışın. Endişeli hissediyorsanız, nefes alma ve gevşeme egzersizleri yardımcı olacaktır. Doğal afetler ve travmalardan sonra insanlar suçluları aramaya yönelebilir. İnsanları günah keçisi yapacak haber ve dedikodulara dikkat edin. Basit bir dedikodudan doğaüstü açıklamalara kadar uzanan bu söylentiler toplumsal bölünmelere neden olabiliyor. Kaynağından emin olmadığınız bilgileri paylaşmaktan kaçının.
Çocuğa yardım etmek için ne yapılmalı?
Çocukların doğal afetlere karşı yetişkinlere göre daha şiddetli zihinsel tepkiler verebileceğine ve etraflarında olup bitenleri tam olarak anlayamayabileceklerine dikkat çeken Dr. Öğretim Üyesi Öztürk, bu tepkilerle ilgili şu bilgileri paylaştı:
“Konuşmama veya duygusal tepkilerde azalma, donukluk, dalgınlık görülebilir. Buna karşılık olaya kayıtsız kalma, oyun oynama, şarkı söyleme gibi davranışlar not edilir. Her iki tür reaksiyon da çocuklarda doğaldır. Yalnız kalmaktan, kapalı yerlerden ve karanlıktan korkabilir. Ani seslerde uykusuzluk, kabuslar ve sarsıntılar olabilir. Anne babadan ayrılamama, gece idrar kaçırma, ısrar, inatçılık vb. Yaşından küçük bir çocuk gibi davranabilir. Vücutta bulantı, karın ağrısı, baş ağrısı, sık tuvalete çıkma, iştahsızlık şeklinde ortaya çıkabilir.
Dr. Öğretim Üyesi Öztürk, bu durumlardaki çocuklara yardımcı olmak için neler yapabileceğini ise şöyle anlattı:
“Bu dönemde çocuklarınızın yakınlığınıza her zamankinden daha fazla ihtiyacı var, bu nedenle fiziksel yakınlığı, el ele tutuşmayı ve birbirinize sarılmayı ihmal etmeyin. İhtiyaçlarını doğrudan karşılayın. Çocuklarınızın en temel ihtiyaçları yeniden güvende hissetmeleridir. Çocuklarınıza yardım etmenin ilk koşulu, olabildiğince sakin, güven verici ve tutarlı olmanızdır. Deprem anında ve sonrasında duyduklarını, gördüklerini, yaşadıklarını ve hissettiklerini anlatsın.Konuşmak istiyorsa konuyu bitirme. Ama söylemek istemese bile zorlama. Travmatik deprem görüntülerinden uzak tutunuz. Depremle ilgili korkutucu ya da üzücü detaylardan bahsetmemeye dikkat edin. Yaşadığınız şeyin tamamen doğal olduğunu ve bir hastalık olmadığını açıklayın. ‘Bitti, bitti’, ‘Bir daha olmayacak’ diyerek çocukları rahatlatmak, konuyu kapatmak yerine onlara deprem anında ne yapacaklarını anlatın”.
Türkiye Psikiyatri Derneği Psikolojik Travma ve Afet Psikiyatrisi Çalışma Birimi’nin yürüttüğü çalışmalardan yararlanarak paylaştığı bilgilerin faydalı olacağına inandığını vurgulayan Dr. Öğretim Üyesi Öztürk sözlerini şöyle tamamladı:
“Ancak depremden sonra yaşadığınız ruhsal belirtiler diğer insanlarınkinden daha şiddetliyse, gün geçtikçe azalmak yerine artma eğilimindeyse, ailevi, sosyal, akademik veya mesleki işlevselliğinizi tehlikeye atacak düzeydeyse. , bir ruh sağlığı uzmanına başvurmayı ertelemeyin.