Antalya otelleri, depremden sonra evleri hasar gören veya başka şehirlerde kalmak zorunda kalan hayatta kalanlara kapılarını açtı. Antalya’ya gelen depremzede sayısı 40 bini aşarken, kış sezonunda kapatılan otellerin çoğu depremzedeleri ağırlamak için açıldı. 15 bin depremzedenin otellerde konaklamasının beklendiği Manavgat’a gelen depremzedeler, koordinasyon merkezi tarafından kayıt altına alınarak 5 yıldızlı yapılara yönlendiriliyor. Otellere yerleşen depremzede ailelerin çocuklarına moral vermek için tesislerde çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Otellerin eğlence alanlarında çocuklara deprem sonrası yaşanan korku anlarını unutturmaya çalışılıyor. Çocuklara yönelik etkinliklere öğretmenler ve sosyal hizmet uzmanları da katılıyor.
HAYALLERİNDEKİ EVİ TASARLIYORLAR
Çocuklar çizim ve yüz boyama gibi etkinliklerle farklı oyunlar oynadılar. Öğretmenler ve sosyal hizmet uzmanları tarafından gerçekleştirilen çizim etkinliğinde çocukların büyük çoğunluğunun ev çizdiği fark edildi. Boyalarla istediklerini çizmeleri istenen çocuklar hayallerindeki evi boyadılar. Depremin ardından korku dolu günler yaşayan çocukların her birinin birer ev çizmesi yanlarındaki eğitmenleri üzdü. Depremde evleri yıkılan bazı çocuklar oturdukları binayı boyayarak çevresine gökkuşağı ve yeşil alanlar çizdi. Hatta bazı çocuklar çizdikleri daireleri siyaha boyadılar.
YIKILMIŞ EVİNİ GÖKKUŞAĞI İLE ÇİZİN
Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesinde evi yıkılan Mehmet Akif (8), anılarını tabloya yansıtıyor. Binanın zemin katında oturan Mehmet Akif, yaptığı boya işinde apartmanın çatısına kadar uzanan gökkuşağını suluboya ile çizdi. Tabloyu çizerken deprem sonrası yaşadığı korkuyu anlatan Mehmet Akif, zemin katta oturdukları apartmanın yıkıldığını ve depremden çok korktuğunu söyledi. Aslen Kahramanmaraşlı olan Ecrin Erol (9), evinin yanında top, çiçek ve güneşten oluşan bir havuz tasarladı. Depremde evlerinin hasar gördüğünü ifade eden Ecrin, korktuğunu söyledi.
BİR TRAVMA SONRASI BİRÇOK BELİRTİ OLUŞABİLİR
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı ve Türkiye Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Derneği Travma Komisyonu Başkanı Doç. Serhat Nasıroğlu, deprem ve sonrasında özellikle kadın, çocuk ve dezavantajlı kesimin etkilendiğini anlattı.
Çocukların ruhsal durumlarının yaş gruplarına göre farklılık gösterdiğini belirten Doç. Nasıroğlu, “Pek çok belirti ortaya çıkabiliyor. Örneğin genç yaş gruplarında gece idrar kaçırma bittiyse yeniden başlayabilir. Bu süreçte uyku, iştah gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Kendine veya bir başkasına zarar verme gibi davranışlar ortaya çıkabilir.” Okul sürecinde başarısızlıklar, dikkat bozuklukları, duygu düzenleme sorunları artabilir.” “Kabus görme, olayı yeniden yaşama, kaygı ve korku hissetme gibi sorunlar olabilir. Ellerde, kalp çarpıntısında, belirli zamanlarda yüzde kızarıklık ve her an travmayı yeniden yaşama korkusu gibi sorunlar olabilir.”
YAŞ GRUPLARINDA AGRESİF TUTUMLARA DİKKAT
Özellikle adolesanlarda olmak üzere ileri yaş gruplarında risklerin çok yüksek olduğunu belirten Doç. Serhat Nasıroğlu, “Evden kaçma, temel inançları sarsma, zararlı davranışların artması, intihar girişimleri, madde kullanımı, istismara uğrama riski gibi sorunlar olabilir. Aileler çok ihtiyaç duyduklarında çocuk ruh sağlığı uzmanlarının yardımına ihtiyaç duyacaklardır” dedi.
‘GÖRÜNTÜ ÜZERİNDEN KENDİ DUYGU VE DÜŞÜNCELERİNİ AKTARABİLİRLER’
Doç. Dr. Serhat Nasıroğlu, çocukların bu soruna zorlanmaması gerektiğini vurguladı. Sanat etkinliklerinin bu çocuklar üzerinde olumlu etki yaratabileceğini anlatan Doç. Nasıroğlu, “Çocuğun duygu ve düşüncelerini resim yoluyla ifade etmesi çok önemli. Oyun oynamak da önemli bir konu. Bazı oyunlar monoton hale gelebiliyor ama travmatik oyunlarda deneyim gerekiyor. Bu sayede çocuklar çocukların kendilerini daha iyi ifade edebilmelerini sağlıyor.” duygu ve düşüncelerini ifade etmesi, çocuğun sahip olduğu duyguları aktarmasına destek olabilir.
‘AİLELER ‘KÜÇÜK VE KORKUNÇ’ TERİMLERİNİ KULLANMADAN DUYGULARINI AÇIKLASIN’
Önümüzdeki dönemde depremzedelerin desteklenmesinde topluma ve sosyal kurumlara önemli görevler düştüğünü belirten Doç. Dr. Nasıroğlu, çocuğa psikososyal destekle yaklaşmanın önemini vurguladı. Ailelerin bu süreçte duygularını çocukları ile paylaşmak istediklerini anlatan Doç. Dr. Nasıroğlu şu önerilerde bulundu:
“Korkularından çocuk etkilenmesin diye duygularını aktarmak istemiyorlar. Çocuğun yaşadığı dehşeti, yaşadığınız duyguları ve düşüncelerinizi ‘felaket’ ve ‘felaket’ ifadeleri kullanmadan çocuklarınızla paylaşmanız faydalı olacaktır. “korkunç”. Depremin bir doğal afet ve bilimsel bir olay olduğunun iletilmesinde yarar vardır. Bazı çocuklar bunu farklı şekilde açıklayabilir. Çocuklar bunu ‘Bizim hatamız, suçlu biziz, bizim yüzümüzden oldu’ şeklinde aktarabilir. irade.”
‘ÇOCUKLARI DİNLEYİN’
Çocukları dinlemek çok önemli” diyen Doç. Nasıroğlu, “Deprem anında neler hissettiklerini, neler düşündüklerini, gelecekle ilgili neler düşündüklerini, sonrasında ne olacağını sormakta fayda var. Çocuklar bazen duygularını sadece kendileri yaşadıklarını zannederler. ‘Korkan bir tek ben varım, kimse korkmuyor’ diye düşünebilir mi?” Olaydan etkilendiklerini ve benzer semptomların bir başkası tarafından yaşandığını anlamaları mümkün olacaktır. Mümkün olduğunca iletişim kanallarını artırmak, çocukla iletişimi güçlendirmek ve mümkün olduğunca çok zaman ayırmak önemli olacaktır. Bütün bunlara rağmen semptomların şiddeti azalmıyorsa mutlaka çocuk ve ergen psikiyatri kliniklerine gitmeleri gerekir” dedi.