Depremlerin, su ve sanitasyon için gerekli koşulların sağlanmasında ve korunmasında aksamalara, geçici barınaklarda potansiyel aşırı kalabalıklaşmaya, çok sayıda insanın yer değiştirmesine ve ciddi yaralanmalara neden olması nedeniyle bulaşıcı hastalık riskini de artırdığını teyit ederek. Uluğ, “Depremin akut döneminde bulaşıcı hastalıklar ölüm nedeni değilken, deprem sonrası dönemde çeşitli enfeksiyonlar gelişebilir ve depremzedeler enfeksiyondan kaybedilebilir.” dedi.
Uluğ, enfeksiyonun gelişmesini kolaylaştıran üç faktör olduğunu belirterek, “İnsanların yaşadığı deprem ve bunun yarattığı stres, sanitasyon eksikliği ve kötü çevre koşulları. Ayrıca depremzedelerin büyük kalabalıklar halinde kamplarda plansız bir şekilde hastaneye yatırılması sırasında yaşanan gıda ve temiz su eksikliği enfeksiyon gelişimine zemin hazırlamaktadır. o ifadeleri kullandı
Cenazeler nasıl defnedilecek?
Depremde hayatını kaybeden insanların bedenlerinin beklenenin aksine deprem sonrası salgın hastalık geliştirme riski oluşturmadığını belirten Dr. Uluğ, “Cesetlerin tek tek kaynak suları dışında belirlenen defin alanlarına defnedilmesi tavsiye ediliyor” dedi. dedi.
Doğal afetler sonrası afetzedelerin yeniden yerleştirilmesinin iyi planlanması gerektiğini belirten Dr. Ayrıca temiz suya erişim önemlidir, temiz suyun mevcudiyeti ile birlikte hijyen standartlarına uyularak su yoluyla bulaşabilecek bulaşıcı hastalıkların önlenmesi mümkün olacaktır. dedi.
Temiz su nasıl elde edilir?
Afet sonrası el yıkamanın ve temel kişisel hijyen önlemlerine uymanın hastalığın yayılmasını önleyeceğini vurgulayan Özel Ümit Batıkent Hastanesi bulaşıcı hastalık uzmanı Dr. Uluğ, yapılması gerekenleri şöyle özetledi:
“Yemeklerden önce veya yemek hazırlandıktan sonra, tuvalete gittikten sonra veya hapşırma, öksürme ve görünür kirlenmelerde eller sık sık sabun ve su ile yıkanmalıdır. Görünür bir bulaşma yoksa 20 gün alkol içeren solüsyonlarla ovulmalıdır. Depremden sonra güvenli içme suyuna erişimde sorunlar olabilir, ancak yeterli sıvı alımına dikkat edilmelidir.
İçme suyu olarak uygun şekilde şişelenmiş ve kapağı kapatılmış suların tercih edilmesi gerektiğini belirten Dr. Uluğ, “Bu tür bir içme suyu sağlanamıyorsa kaynatılıp soğutulmuş su da içilebilir çünkü mikroplar kaynatılarak ölecektir. Kaynatma mümkün değilse mevcut su çamaşır suyu (klor) ile dezenfekte edilerek tüketilmelidir. Suya eklenecek çamaşır suyu miktarı, kullanılacak üründeki klor miktarına göre değişir, bu nedenle kullanılacak çamaşır suyu üzerindeki etiketten klor miktarı belirlenmelidir. Evlerde yaygın olarak kullanılan ve %4 klor içeren konvansiyonel çamaşır suyu kullanılacaksa, yeterli klorlama sağlamak için her galon suya 3 damla çamaşır suyu eklenir. Yukarıdaki şekilde hazırlanan klorlu su meyve ve sebzelerin yıkanmasında da kullanılabilir. İfadelerini kullandı. Yemek hazırlayacak kişilerin öncelikle ellerini sabun ve su ile yıkaması gerektiğini sözlerine ekleyen Dr. Mehmet Uluğ, “Yiyeceklerin hazırlandığı yüzeyler ve malzemeler temiz olmalı; meyve ve sebze dışındaki besinler iyi pişirilip tüketilmeli ve güvenli sıcaklıklarda saklanmalı; Çiğ gıdalar pişmiş gıdalardan ayrı tutulmalı ve aynı yüzeylere temas ettirilmemelidir. Çevre temiz tutulmalı” dedi. dedi.
Bir depremden sonra hangi enfeksiyonlar gelişebilir?
Uluğ, deprem sonrası gelişebilecek enfeksiyonları, sanitasyonun bozulması nedeniyle su ve gıda kaynaklı enfeksiyonlar ve kalabalık ortam riskinden kaynaklanan enfeksiyonlar olarak 3’e ayırdı ve bu enfeksiyon türlerine açıklık getirdi. Deprem sonrası gelişebilecek enfeksiyonlar; Yaralanmaları ve yaralanmalara bağlı enfeksiyonları tanımlayan Dr. Bu durumda kas ödemi, şok, böbrek yetmezliği, kalp ve solunum yetmezliği oluşabilir. Depremzedenin vücudundaki lezyonlar da enfeksiyon gelişimini kolaylaştırır. Tetanoz, aşılanmamış veya eksik aşılanmış kişilerde gelişebilen en önemli enfeksiyonlardan biridir. dedi.
Kamplardaki ölümlerin %40’ının nedeni ishal.
Gelişebilen ikinci enfeksiyon türü; “Kötüleşen sanitasyon nedeniyle su ve gıda kaynaklı enfeksiyonlar” olduğunu belirten Dr. Mehmet Uluğ bunları şöyle anlattı:
“Deprem sonrası mağdurların barındığı kamplarda ishal önde gelen ölüm nedenidir ve ölümlerin yüzde 40’ının nedenidir. Bu nedenle kabul kamplarının kurulması iyi planlanmalı ve temiz suya erişim iyi olmalıdır. Ancak, afet koşullarında temiz suya erişimin azalması veya atık suların neden olduğu su kirliliği sıklıkla ortaya çıkan önemli bir sorundur. Bu durumda su kullanımı azalır ve sonrasında ishal salgınları görülür. su kirliliği; Taşıma ve/veya depolama sırasında atık suyun karışması veya suyun kirlenmesinden kaynaklanabilir. Bunların dışında gıda hazırlamada kullanılan ortak su depolarının veya kaplarının kullanılması, sabun eksikliği ve kontamine gıdaların tüketilmesi nedeniyle ishal salgınlarının meydana geldiği bildirilmiştir. Ayrıca depremlerden sonra kanalizasyon sisteminin çökmesi veya kanalizasyon deşarjında sorun olması veya temiz içme suyuna erişimde zorluk yaşanması durumunda hepatit A ve hepatit E vakalarında artış olabilir.
Grip, covid 19, kızamık, tüberküloz
Kalabalık ortamların riskinden dolayı bulaşan enfeksiyonlardan bahseden Dr. Mehmet Uluğ, “Afet sonrası ölümlerin yaklaşık yüzde 20’sinden özellikle 5 yaş altı çocuklarda akut solunum yolu hastalıkları sorumlu tutuluyor ve ölümlerin büyük bölümünün zatürreden kaynaklandığı bildirildi.” dedi. Akut solunum yolu hastalıklarına yakalanma riskini artıran faktörler arasında; Kalabalık ortamlar, yetersiz havalandırma koşulları, yetersiz beslenme, kalabalık barınma kampları ve soğuğun sayılabileceğini belirten Prof. Uluğ, “Depremden çok sonra grip salgınları bildirilmese de içinde bulunduğumuz mevsim şartları ve depremzedelerin barındığı sahaların aşırı kalabalık olması nedeniyle grip ve COVID-19 salgınları görülebiliyor.” dedi.
Doğal afetlerden sonra salgınlara neden olabilecek bir diğer durumun da kızamık olduğunu belirten Dr. Uluğ, “Kızamığın yayılmasını önlemek için aşılama büyük önem taşıyor.” Menenjit vakalarının da bu dönemde görülebildiğine dikkat çekti. Dr. Mehmet Uluğ, bu süre zarfında gelişebilecek diğer enfeksiyonları şöyle anlattı:
“Verem, doğal afetlerden sonra ortaya çıkan bir başka enfeksiyondur. Afet sonrasında ortaya çıkan tüberküloz vakalarına özel dikkat gösterilmelidir. Kalabalık ortamlarda hijyen eksikliği, yetersiz su tüketimi ve birbirinin yatağında uyumak gibi faktörlerin sonunda uyuz geliştirebileceği unutulmamalıdır.
Bu ortamlarda çevresel değişikliklere bağlı olarak vektöre bağlı enfeksiyonların da gelişebileceğini belirten Dr. Uluğ, “Sivrisinek sokması sonrasında sıtma vakaları görülebiliyor. Bölge koşulları, iklim ve mevsim sivrisineklerin en yoğun olduğu mevsimlerde sıtma vakalarındaki artışa dikkat edilmeli ve bu konuda önleyici çalışmalar yapılmalıdır. dedi.