Yemek yemek sadece vücudumuzun ihtiyaç duyduğu besinleri almakla ilgili olmadığı için, sofraya oturduğumuzda bunu düşünmüyoruz bile. Çünkü yemek yeme isteğimizi tetikleyen en önemli faktör haz alma duygusudur. Bunun nedeni, yemek yemenin beyindeki ödül sistemi ile ilişkili olmasıdır. Bu ödül sistemi, belirli davranışlar sergilendiğinde veya besinler tüketildiğinde dopamin ve serotonin hormonları salgılayarak mutluluk duygusu yaratır. Zevk ve mutluluk hissinin artması, yeme davranışını tekrarlamamıza neden olur. Ancak yemek yeme isteğini oluşturan duygular her zaman olumlu olmayabilir. Olumsuz duygularımızı hafifletmek veya bastırmak için de yeriz.
Kendimizi mi yoksa duygularımızı mı besliyoruz?
Duygusal açlık, bedenlerimizin değil beynimizin açlığıdır. Duygusal açlığın bir sonucu olarak, rahatsız edici duygularımızla başa çıkma stratejisi olarak duygusal yemeye başvururuz, yani kendimizi iyi hissetmek için yeriz. Bizi duygusal olarak yemeye iten en yaygın nedenler şunlardır:
1. Olumsuz Duygular:
Yemek, öfke, korku, üzüntü, endişe, yalnızlık, kızgınlık, karamsarlık, tatminsizlik ve utanç gibi rahatsız edici duyguları geçici olarak susturmanın en hızlı ve en kolay yoludur. Dolayısıyla bu duyguları yaşadığımızda aklımıza ilk gelen yemektir.
2. Stres:
Son derece kaotik ve hızlı tempolu dünyamızda bizi rahatsız eden stres, vücudumuzun stres hormonu olarak da bilinen yüksek kortizol seviyelerine yol açan çeşitli iç ve dış uyaranlara otomatik tepkisidir. Kortizolün tuzlu, tatlı ve yağlı yiyecekler yeme isteğini artırıcı etkisi vardır. Hayatımızda ne kadar kontrolsüz stres yaşarsak, duygusal rahatlama için bu tür yiyecekleri o kadar çok tüketiriz.
3. Sıkıntı veya boşluk hissi:
Ayrıca sadece bir şeyler yapmak, can sıkıntısını gidermek veya hayatımızdaki boşluğu doldurmak için yemek yiyoruz. Yapacak hiçbir şeyimizin olmamasından ya da içimizde hissettiğimiz boşluktan kaynaklanan boşluğu yemekle doldurmaya çalışırız. Bunu yaparken neyi, neden yediğimizin farkında değiliz. Fiziksel olarak ihtiyacımız olan miktarda yedikten sonra yemeye devam ediyoruz ya da sürekli önümüzde duran kurabiye, cips, kuruyemiş gibi şeylere dokunup bilinçaltımızda sadece önümüzde oldukları için yiyoruz.
4. Çocukluk Alışkanlıkları:
Çoğumuz, annemizin bir tabak daha yemek için bizi kovaladığı ve iyi davranışlarımızın sevdiğimiz yiyeceklerle ödüllendirildiği bir çocukluk geçirdik. Çocuklukta edindiğimiz duygu odaklı yeme alışkanlıkları, yetişkin olduğumuzda da peşimizi bırakmıyor; Tok olsak bile her zaman tabağımızdakini bitirir veya her fırsatta yemekle kendimizi ve çevremizi ödüllendiririz.
5. Sosyokültürel Etkiler:
Yemek yemenin iletişimsel bir işlevi de vardır. Düğün, parti, cenaze, iş yemeği gibi pek çok sosyal etkinlik, insanların bir araya gelip tok da olsa bir şeyler atıştırdıkları yerlerdir. Hatta bu ortamlarda bulunduğumuzda ve bir şey yemediğimizde ailemiz veya çevremizdekiler tarafından ısrarla yemek yemeye zorlanıyoruz.