Aslına bakarsak yiyecek bağımlılığının sebebi hormonlarınız olabilir. Bir çok insan zayıflama sürecinde rejim yapmak ister. Doğrusu yediklerini azaltmak kalorileri saymak ile hedefe ulaşacağını zanneder. Fakat bu süre içinde bazı yaşananlar, bazı hormonlar zayıflama sürecini tetikleyebilir kısaca negatif etkileyebilir. Burada seratonin ve dopamin dediğimiz iki hormondan anlatmak gerekir. Araştırmalar gösteriyor ki bu iki hormon eksikliğinde karbonhidratlara daha bağımlı hale geliyoruz. Aslına bakarsak bu durumu şuradan da anlayabiliriz. İnsanların bir çok stresli oldukları zamanda, mutsuz olduklarında kendilerini karbonhidratlara verirler. Sağlıksız gıdaları daha çok tüketme eğilimindedirler. Mutsuz insanoğlu daha çok tv karşısında atıştırır daha çok cips pizza pasta şeklinde karbonhidrat yoğunluğu yüksek gıdalara tüketmeyi tercih ederler. Meydana getirilen bir araştırma insanlarda dopamin ve oksitlesin seviyesi düşmüş olduğu süre bu seviyeleri dengede tutmak için bu biçim gıdalara daha çok yer verdiğini gösteriyor.
Burada yaşam tarzında yapılabilecek bazı değişimler bu problemin üstesinden gelme mevzusunda işe yarayabilir. Mesela daha çok toplumla iç içe olma, dost edinme, aile fertleri ile zaman geçirme şeklinde kavramlar kişide oksitosin dopamin ve seratonin seviyelerinin artmasına destek verir. O nedenle zayıflama sürecinde yalnızca yenilen içilen gıdalara odaklanmak değil insanoğlunun toplumsal çevresine ruhsal durumuna da bakması gerekir. Bir çok insan burada ne kadar iradesiz bulunduğunu, bunu asla başaramadığını ve başaramayacağını düşünür. Fakat kim bilir aslolan odaklanmamız ihtiyaç duyulan durum bu değildir. Dünya sıhhat Örgütü’nün Sıhhat Tanımında da belirtildiği şeklinde; Sıhhat yalnızca hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, Bedence ruhca ve toplumsal yönden tam bir iyilik halidir. Bireyler belli bir topluluğa ilişkin olduklarında kandaki oksitosin seviyesi yükselir. Çevreleri tarafınca takdir edildiğinde Seratonin hormonu seviyesi yükselir. Oksitosin serotonin ve dopamin bakımından bir problemi olmayan vücut kendisini mutlu etmek için dışsal faktörlere İhtiyaç duymaz yada daha azca gerekseme duyar. Bu bireylerde ilk olarak ruhsal sağlığın iyileştirilmesi arkasından fizyolojik sağlığın iyiliğine yönelik uygulamalar yapılması, alışkanlıkları değiştiren bir tedavinin uygulanması kısaca bu vakaya bütüncül bakılması gereklidir. Aksi taktirde tek yöne odaklanan tedaviler, yalnızca katı diyetlerden ve kurallardan ibaret kalır. Bizim aslolan çözmek istediğimiz mevzuya odaklanmaz ve bu yüzeysel tedaviler yaşam boyu devam eder.