
Dünyada ortalama 190 milyon bayanı yakından ilgilendiren endometriozis özelikle üreme çağındaki hanımlarda ortaya çıkan oldukça mühim bir sorun. Ağrı ve infertiliteyle kendini gösteren bu probleminin görülme sıklığının da giderek arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Erkut Attar, “Çevresel koşullar, kent yaşamı, sağlıksız besin ve beslenmeyle beraber, tanı şekillerinin geliştirilmesi ve kolaylaşması son zamanlarda endometriozis hastalarında artışa niçin oldu” diye konuştu.
“ENDOMETRİOZİS BAŞKA HASTALIKLARIN HABERCİSİ OLABİLİR”
Endometriozisin başka hastalıkların habercisi olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Attar, “Bunun tersi de olabilir. Endometriozisle birlikte sık görülen öteki hastalıklar var ise endometriozis de akla gelmelidir. Endometriozisin huzursuzuz barsak sendromu (IBS), migren, interstisiyel sistit (IC), fibromyalji, vulvodini, derin disparoni, uyku bozuklukları ve depresyon yada anksiyete benzer biçimde osikolojik sorunların haricinde sıtma ve alerjik hastalıklarla birlikte görülebilmekte olduğuna dikkat çeken Prof. Attar endometriozis olgularında kalp damar hastalıklarında da artış olabileceğine işaret etti. Şu demek oluyor ki bu hastalıkların varlığı endometriozis habercisi olabilirken, endometriozis de bahsettiğimiz bu kronik hastalıklara niçin olabilir” diye konuştu.
“HASTALARIN YAKLAŞIK YÜZDE 30’UNDA İNFERTİLİTE GÖRÜLÜR”
Endometriozis hastalarında infertilitenin iki ana bulgudan biri bulunduğunu özetleyen Prof. Dr. Erkut Attar, “Bu hastaların ortalama yüzde 30’unda kısırlık görülür. Şu demek oluyor ki 10 endometriozis hastasından üçünü hekime getiren niçin kısırlık problemi olmaktadır” dedi.
Prof. Dr. Erkut Attar’ın verdiği bilgiye bakılırsa endometriozisin ana semptomlarından diğeri ise kronik ağrı. Bilhassa son yıllarda hastalığın giderek daha iyi tanınmasıyla beraber endometriozisin öteki ağrı sendromlarına da yol açabileceğini söyleyen Prof. Dr. Erkut Attar, sözlerine şöyleki devam etti:
“Eğer bir karı 6 ay süresince devamlı bir ağrı çekiyor yada devamlı tane ağrısıyla bizlere geliyorsa burada endometriozis düşünülür. Sadece endometriozis de ağrının döngüsel değil de kronik olması en mühim farklılıktır. Bu hastalarda ağrı ara vermeksizin minimum üç yada altı ay süresince her tane döneminde yaşanır, arada boşluk olmaz. Bununla beraber endometriozis ağrıları çoğunlukla şiddetlidir. Bilhassa bir yere lokalize değildir, kısaca hasta karın içinde yaygın bir ağrı vardır ve lokalize olmadığı içinde ağrının yerini tam olarak saptamak da güçtür.”
“KRONİK HASTALIKLARIN VARLIĞI AĞRININ ŞİDDETİNİ VE YAYGINLIĞINI ARTIRIR”
Endometriozisin 4 evre bulunduğunu ve kimi zaman en ağır evresinde dahi hastada ağrının görülmeyebildiğini hatırlatan Prof. Dr. Attar, “İşin garip tarafı da budur. Niçin bazı hastalarda ağrı olurken bazılarında görülmediği ise hala araştırılan bir mevzu. Zira bazı hastalarda hastalığın erken evlerinde bile oldukca şiddetli sancılar yaşanabilir. Bunun yanında endometriozise öteki kronik ağrı sendromları yada ruhsal problemler da eklenirse beslenme ile ilgili olarak da ortaya çıkabilen karında şişkinlik, gaz sancıları benzer biçimde mide barsak sorunları, öteki taraftan sık sistitler, sidik torbası üstünde yaygın ağrı, ilişki esnasında ağrı, ilişki olmaksızın vajinada vulva da olan ağrılar yada fibromiyalji dediğimiz vücudun her tarafında olan ağrılar endometriozisin bulguları içinde yer alabilir.”
“HASTAYI BİR BÜTÜN HALİNDE TEDAVİ ETMEK GEREKİR”
Endometirozisin bazı kronik hastalıklarla birlikte görülebildiği için bu hastalıkların da tanısını koymanın tedavide de son aşama mühim bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Erkut Attar, sözlerine şöyleki devam etti:
“Bu hanımlarda kimi zaman mide-bağırsak hastalıkları ve ağrılı kronik sistit benzer biçimde öne çıkarken öteki taraftan ruhsal problemler ön planda olabilir. Endometriozis hastalarında depresyon, anksiyete, uyku bozuklukları benzer biçimde sorunlara sık rastlanır. Dolayısıyla hastanın da komorbitide dediğimiz bu kronik hastalıklarla beraber değerlendirilmesi ve tedavi edilmesi gerekir.”
Endometriozis tanısında laparoskopinin hala altın standart bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Erkut Attar, “Ultrason, klinik muayene ve hastadan aldığımız bilgiler bizim için ön tanıyı koydurur sadece hastalığın kati tanısı laparoskopi dediğimiz bir işlemle konulur” dedi.
ENDOMETRİOZİS HASTALARI BEBEK SAHİBİ OLABİLİR
Endometriozis hastalarının da bebek sahibi olabileceğini sadece burada oldukca ustalaşmış bir yaklaşım icap ettiğini söyleyen Prof. Dr. Attar, bu aşamada uygulanması ihtiyaç duyulan tedavi yaklaşımı mevzusunda şu detayları verdi:
“Endometriozisi çoğu zaman öteki infertilite (kısırlık) hastaları benzer biçimde tedavi etmekle beraber bu hastaların tedavisinde cerrahinin de mühim bir yeri vardır. Cerrahi tedavi sonucu vermeden ilkin yumurtalık rezervinin oldukca iyi değerlendirilmesi gerekir. Mevcud çikolata kistleri yumurtalıklara ciddi şekilde zarar verebilmektedir; sadece, yanlış meydana getirilen cerrahi tedaviler yumurtalıklara daha oldukca zarar verebilmektedir. Bu dengenin oldukca iyi anlaşılması ve yapılacak tedaviye buna bakılırsa karar verilmesi gerekir. Rezervi düşük olan kadınlardan cerrahi yönteme başvurmadan gebeliğin gerçekleşebilmesi için tüp bebek yönteminden de mühim seviyede faydalanmaktayız.”
Yoruma kapalı.